İnsan Hakları Enstitüsü: Aile birleşimi yasadışı göçün tam tersidir
DIMR'de iltica ve göç uzmanı olan Anna Suerhoff "Aile birleşimi yasadışı ve düzensiz göçün tam tersidir" diyor. Suerhoff, aile birleşiminin durdurulmasını yasadışı göçü azaltma iddiasıyla gerekçelendiren iktidar koalisyonuna katılmıyor . Suerhoff'a göre, akrabalarıyla yasal olarak yeniden bir araya gelebilenler tehlikeli ya da yasadışı kaçış yollarını seçmek zorunda değiller.
Alman hükümeti ise sığınmacıların kabulü ve entegrasyonu konusunda yerel makamların yükünün hafifletilmesi gerektiğini vurguluyor. İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt (CDU) sığınma başvurularının sayısının halihazırda düştüğünü ancak kapasitelerin sınırlı kaldığını vurguluyor.
Halihazırda devam etmekte olan aile birleşimi başvurularına ne olacak?
DIMR'ye göre, aile birleşimi için vize başvurusu halihazırda devam eden veya aylardır büyükelçilikten randevu bekleyen sığınmacılar da yeni yasadan etkileniyor. Bu kişiler için sürecin iptal edilmesi ve en az iki yıl boyunca durdurulması muhtemel.
Bunun nedeni, yasa tasarısının devam eden davalar için bir geçiş düzenlemesi öngörmemesidir. Federal hükümetin devam eden başvurularla nasıl başa çıkmayı planladığı hala tamamen belirsizdir.
Almanya'da iltica: Yeni yasadan özellikle kimler etkileniyor?
2025'in başında Almanya'da yaklaşık 388.000 ikincil korumaya sahip kişi yaşamaktaydı. Aynı yıl, bu gruba aile birleşimi için yaklaşık 12.000 vize verildi. İçinde bulunduğumuz 2025 yılında ise şu ana kadar yaklaşık 5.000 vize daha verilmiştir.
Federal hükümete göre, Şubat 2025'te ikincil koruma statüsüne sahip yaklaşık 2.800 kişi hala aile birleşimi için merkezi bekleme listesindeydi - neredeyse sadece çocuklar ve eşler.
Suriye, Afganistan, Eritre, Somali ve Yemen gibi savaş, şiddet veya ciddi insan hakları ihlallerinin güvenli bir yaşamı imkansız kıldığı ülkelerden gelen insanlar özellikle etkilenmektedir. Birçok aile genellikle yıllardır ayrı yaşamaktadır ve menşe ülkelerine dönmek onlar için öngörülebilir bir gelecekte bir seçenek değildir.
Aile birleşiminin askıya alınması bu durumdan etkilenenler için ne gibi sonuçlar doğurabilir?
Alman hükümeti yasa tasarısını yerel makamların yükünü hafifletmek amacıyla gerekçelendiriyor. Ancak İçişleri Bakanlığı'nın güncel rakamları iltica başvurularının bu yıl içinde şimdiden yüzde 36 oranında düştüğünü gösteriyor. Aile birleşiminde de keskin bir düşüş yaşandı: Mayıs 2024'te 1.200'ün üzerinde olan vize sayısına kıyasla Mayıs 2025'te sadece 74 vize verilmiştir.
DIMR'nin yanı sıra Caritas, Diakonie ve Pro Asyl gibi kuruluşlar da aile birleşiminin askıya alınmasını sert bir dille eleştirmektedir. Yıllarca süren ayrılığın özellikle çocuklar üzerinde yarattığı psikolojik stres konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Berlin'deki Charité ve Robert Bosch Stiftung tarafından yapılan araştırmalar da aile bağlarının eksikliğinin ve süregelen psikolojik stresin entegrasyonu daha da zorlaştırabileceğini göstermektedir. Bu durum sadece dil öğrenimini ve okula devamı değil, aynı zamanda günlük hayata sosyal katılımı da etkilemektedir.
Açık kurallar ve istisnalar için talep
Bu nedenle Alman İnsan Hakları Enstitüsü, planlanan düzenlemenin tamamen geri çekilmesi ya da en azından yasada açık istisnalar getirilmesi çağrısında bulunuyor. Reşit olmayan çocukların etkilendiği, aile üyelerinin ağır hasta olduğu ya da ayrılığın birkaç yıldır devam ettiği vakalar özellikle hassas durumdadır. DIMR'ye göre, halihazırda süreleri belirlenmiş ve devam etmekte olan davalar da geriye dönük olarak durdurulmamalıdır.
Suerhoff, "Öngörülebilir bir gelecekte ülkesine dönemeyecek olan herkesin burada ailesiyle birlikte yaşamasına izin verilmelidir" diyor. "Bu bir insan hakları gereğidir ve aynı zamanda güvenlik, istikrar ve uzun vadeli entegrasyon için bir ön koşuldur."
Sonuç: Aile birleşiminin askıya alınmasına ilişkin kararın yakında çıkması bekleniyor mu?
Geçici korumadan yararlananlar içinaile birleşiminin askıya alınmasına ilişkin kararın 27 Haziran 2025 Cuma günü Federal Meclis'te alınması bekleniyor. Almanya bu adımı ilk kez atmıyor: bu grup için aile birleşimi Mart 2016 ile Temmuz 2018 arasında zaten askıya alınmıştı.
Bu kez geçici bir tedbir olarak kalıp kalmayacağı henüz belirsiz. Federal İçişleri Bakanı Dobrindt, iki yıl içinde durumu yeniden değerlendirmeyi planladığını ve bunun sonucunda askıya alma kararının uzatılıp uzatılmayacağını ya da kaldırılıp kaldırılmayacağını belirleyeceğini açıkladı.